11.Ay

11.ay dedik ama, kisisel tarihime bu notlari New York’tan degil, Beyrut’tan dusuyorum bu kez.

Beyrut, cocuklarini uzun ve acimasiz ic savasa, Israil bombardimanina kurban vermis,ama guzelliginden hic bir sey kaybetmemis “kayip” sehir. Beyrut’u anlat deseler bana, evlerine bakin derim, yikik dokuk, kursun izi dolu evlerine; yorgun ama cesur evlerine,umudunu gelecek nesillere saklamis ama gururunu hic kaybetmemis evlerine;bir gece once bombalanirken ertesi gece herseye ve herkese inat “habibi,habibi” nidalari ile gulen,eglenen evlerine;kuzeyinde de guneyinde de ayni silahlardan cikan kursunlar ile birbirlerini vuran “kardeslerin” yasadigi evlerine.

Insan hayatini kolaylastiran her turlu konfordan uzak bir sehir aslinda Beyrut, fotograf makinemin Amerika uyumlu fisini, Beyrut prizlerine uygun hala getirecek donusturucuyu bulmam bir haftami aldi, taksilerde taksimetre yok dolayisiyla taksiye binmeden once taksici ile uzun suren bir pazarlik surecine giriyorsunuz -benim bu konuda bir sikayetim yok,Arapca ogrenmek icin geldigim bu sehirde bundan daha iyi pratik olamaz-, sokak adlari yok, yer tarifleri “Muhammed’in evinden sola donunce”, “Mireille’in kirmizi panjurlu guzellik salonunda yaninda” gibi yer betimleri ile yapilmakta, ama bu kaosun icinde bunalmiyorsunuz, enteresan bir cekiciligi var kaosunun. Ornegin, Kahire’nin kaosu insani bunaltir, bir an once alistiginiz standardlara donmek isterseniz,ama Beyrut yaramaz ve sevimli bir oglan cocugu edasiyla sizi pesine takip maceradan maceraya suruklerken yuzunuzde hep bir gulumseme var.

Belki de, taksilerinde taksimetre olmayan sehrin Starbucks’unda vale park hizmeti oldugu icin ilgi cekicidir, ya da adlarini bilmediginiz sokaklarda iki adimda bir her daim kalabalik guzellik salonlarinda sen kahkahalari ile “guzellesen” Beyrutlu kadinlar oldugu icin ilgi cekicidir, bu kaosun icinde size yol veren, sizin icin kapilari acan Beyrutlu erkekler farkli kiliyordur belki de bu sehri, ya da Kuzeyinden Guneyine dogru yol alirken degisen hava sizi sarmaliyordur; herkesin cevabi baskadir bu soruya, ama benim cevabim e) yukaridakilerin hepsi

Buraya gelmeden once -gelen, gelmeyen- herkesten Beyrut’un gece hayatinin inanilmaz oldugunu duymustum, durust olmak gerekirse abartildigini dusunmustum,ama yanilan-hem de feci sekilde yanilan- ben oldum,kaliteli bir muzik ve kaliteli bir servis kulturu var. Ayrica kuvvetli bir espri anlayislari da var, savas sirasinda siginak olan bir yeri “Siginak” -Bomb Shelter- adiyla bir gece klubune donusturecek kadar!

Ic savas sonrasi Refik Hariri tarafindan yeniden yapilandirilan Esrefiye, -ya da Lubnanlilarin cogunun tabiri ile Downtown- Istanbul’un Akaretlerini andiriyor, ama Lubnanlilarin da deyimiyle biraz Disneylandvari bu bolumde kendinizi Lubnan Kultur ve Turizm Bakanliginin film cekiminde gibi hissediyorsunuz.

Entellektuel ve sasirtici Beyrut ise Hamra Caddesinde, ic savas doneminin unlu kafeleri Cafe de Prag ve Cafe Younis hala Beyrut entelijansiyasinin bulusma mekani, gunduzleri uzun siyasi tartismalarin yapildigi bu mekanlar geceleri alternatif ve kaliteli birer gece klubune donusuyorlar, Beyrut’ta her sey cok cabuk baska bir sey oluveriyor aslinda!

Adini bile bilmedigim sokaklarinda kayboldugum, – yollari denize cikan sehirlerde kaybolmak korkutucu degil eninde sonunda denizi gorunce yonunuzu de tayin edebiliyorsunuz-,evlerine hayranlik besledigim, humusuna ve fatoush salatasina bayildigim, rengarenk ama huzunlu bir sehire hayran olmamam elde degildi,ben de oldum gitti!

E.

Der Spiegel Says/Der Spiegel Der Ki.

“Europe was seen as a success in need of little maintenance — one that could handle the Greeks. Instead of paying attention to the truly relevant factors, a religious and cultural identity debate was pursued — a debate that made it possible to keep out the Turks while allowing the Greeks, Bulgarians and Romanians to join the EU. From the standpoint of financial and monetary policy, at least, Europe would be better off today if the opposite had been the case.” Der Spiegel, July 2011

“Avrupa, az sayida duzenlemeye ihtiyac duyan bir basari olarak goruldu. Oyle bir basari ki, Yunanlilari bile idare edebildi. Gercekten onemli olan etkenler yerine, Avrupa’nin dini ve kulturel kimligi uzerine tartismalar surduruldu, ve bu tartisma ile Turkler Avrupa’dan uzak tutulurken Yunanlilar, Bulgarlar ve Romenler Avrupa Birligine katildi. Islere, en azindan ve en basitinden, maliye ve para politikalari acisindan bakarsak, eger bunun tam tersi yapilsaydi, sonuclari Avrupa icin daha iyi olurdu” Der Spiegel, Temmuz 2011