Ve 25.ay

 

1 ay, 1 yil derken 2 yili devirdim New York’ta, Mustafa Topaloglu’nun tum bilgeligi ile soyledigi “Zaman dedigin nedir ki Beyazit” lafini anliyorum simdi geriye donup son 25 ayda yasadiklarima,yazdiklarima bakinca.

Hemen yukardaki fotograf kolajimi cok seviyorum,hem son 25 ayimi, hem de doktoranin ilk ayini cok iyi anlattiklarini farkettim bir de. Bir kere dunya her zaman bildigim yorungesinde degil, onyargilarim, fikirlerim, degismez sandiklarim,degistiremem sandiklarimin hepsi ilk karedeki gibi tepetaklak oldular. Ben de degismez sandiklarim ile birlikte, elbette ki o kadar kolay olmadi ikinci karedeki yuz ifadesine alenen ya da icten ice burundugum cok oldu,ve hatta cevremdeki insanlarin bana karsi alenen o yuz ifadesini burundukleri daha cok oldu. Ama sonra teker teker ayni ucuncu karedeki gibi dengesini bozdum hayatimdaki canli/cansiz “onemlilerin” iki ayaklarinin ustune geri donebilenler oldu -hem benimle kalacagini bildiklerim onlar ve illa eski ve kadim degiller bazilari yeni hem de cok yeni-, bazilari iki ayaklarinin ustune donemeseler bile tek ayak ustunde kalmayi basardilar -en cok hayran olduklarim olabilirler,her duruma alisma yetenekleri ile-, bir de meger azicik “dengelerin” bozulmasini bekleyenler varmis-kagittan kule oldugunu farketmedigim iliskilerim, onyargi olmadigini sandigim onyargilarim, cok bilmisligimden miras fikirlerim hemencecik yikiliverdiler-ama iyi ki yikildilar onlar,cok minnettarim onlara.

Ve hepsinin sonunda burnumun dibine kadar sokulmus bir kameraya bile gulumsemeyi ogrendim,hala soguk bir nevale oldugum zamanlar az degil ama en azindan gulumsemeyi bilen bir soguk nevaleyim artik!

emine